MÜZİK

Kabus Kerim'in Yol Hikayesinde İkinci Durak Edirne

Müziğin başrolde olduğu keşif yolculuğu devam ediyor, İpek Atcan olay yerinden bildiriyor.
Yazar: İpek Atcan
3 dakikalık okuma itibarıyla yayında
Kabus Kerim Edirne'de

Kabus Kerim Edirne'de

© Red Bull

Kabus Kerim'in köklerini keşfetmek üzere çıktığı ve her bir durakta lokal seslere uzanıp, birtakım müzisyenlerle temaslarda da bulunduğu yolculuk tam gaz devam ediyor. Almanya, Nürnberg’den başlayan hikayenin Türkiye'deki ilk durağı ise Edirne oldu. Sonunda bir video serisine dönüşecek bu macerayı RedBull.com/muzik'te izleyebileceksiniz.
Kapıkule Sınır Kapısı’na Karakan’ın 1997 tarihli Al Sana Karakan'da yer alan Kapıkule’ye Kadar ile yol alındı diyebiliriz. Hem de Kabus Kerim'in söylediği bölüm ile, “Dayan dostum, yolun daha çok. Kapıkule’ye kadar uyumak yok. Yok yok yok yolun daha çok. Çok çok sana uyumak yok."
Edirne'de bizi bekleyen müzik ekibi ile Müzisyen Kahvesi’nde buluşmadan önce bir günlük Edirne turu yapmamak olmazdı. Selimiye Camii’ne kısa bir ziyaret, Alipaşa Çarşısı’nda uzun yürüyüş, günün açılış ve kapanışında ciğer yemekten kendini kaybetmek (ben hariç!) gibi birçok "Edirne'sel" hareket gerçekleştirdik. Ardından ilk akşam kaldığımız otelin karşısındaki mekanda Kabus Kerim’den bilardo dersi alarak, bilardo kariyerimi (!) başlamadan sonlandırmaya karar verdim. Kendisi Semih Saygıner’le kapışabilir, öyle söyleyeyim.
Tabii bütün bunlar bir yana, Edirne’yi en heyecanlı kılan nokta Müzisyen Kahvesi’nde buluşacağımız 10 kişiden oluşan müzisyen ekibi ve de onlarla Kabus Kerim’in gerçekleştireceği etkileşime tanıklık edecek olmaktı. Yerel müzisyen naifliği ve sempatikliği diye bir şey var, bilmem bilir misiniz? İşte o naiflik çok ama çok güzel bir şey. Müzik aşklarını, müzikle iç içe bir şey yapıyor olmanın verdiği mutluluğu, ve ‘yeni’ bir şeyin parçası olmanın heyecanını gözlerinden okuyabiliyorsunuz. İşte o derece de kalplerini yansıtan insanlar. Daha sonradan sizlerin de izleyeceği, Kabus Kerim ve müzisyen takımı arasında geçen keyifli bir sohbetin ardından o an geldi çattı ve müzikli dakikalara geçildi. Uzun İnce Bir Yoldayım, Sagopa, Üsküdar’a Gider İken, Telgrafın Telleri, Güreş Havası, Estergon Kalesi ve Zigoş’un çalındığı bu buluşmada Kabus Kerim, ilgisini çeken şarkılarda sevdiği sample’ları bir bir kaydetti. Bu, bizim de şimdiden çok merak ettiğimiz ve heyecanla beklediğimiz mikslerin ilk adımıydı.
Kabus Kerim Edirne'de Müzisyen Kahvesi'nde

Kabus Kerim Edirne'de Müzisyen Kahvesi'nde

© [unknown]

İlhamını ve motivasyonunu Anadolu’dan aldığını her fırsatta dile getiren Kabus Kerim’in de en az bizler kadar heyecanlı ve de keyifli olduğunu söyleyebilirim. Bu arada kendi adıma yaşadığım en enteresan anlardan bir tanesi, tam da müzisyenlerin müziğini icra ettiği anda kahvenin kapısına gelip içeriyi izleyen genç çiftten kadın olanının tepkisiydi. Bir müddet izledikten ve müziği dinledikten sonra gözleri doldu ve “davul beni her zaman çok duygulandırıyor” dedi. Çift sarılarak yavaş adımlarla olay yerinden uzaklaşıp Edirne sokaklarında kayboldu. Yine “Müzik ne enteresan bir şey” diye düşünmekten kendimi alamadım. Her ne kadar gözyaşı dökmesem de, yer yer benim de tüylerimin diken diken olduğunu söylemeden geçmemeliyim.
Her geçen gün hayatına dair yeni hikayeler öğrendiğimiz Kabus Kerim ile “köklere dönüş” olarak nitelendirebileceğimiz bu yolculukta sıradaki durağımız, Almanya öncesi ilkokul yıllarının geçtiği ve belki de Türkiye’ye dair en yoğun anılarının olduğu Manisa. Bu satırları size yine yollardan yazıyorum ve bir yandan da düşünüyorum: Bakalım Manisa’da neler olacak?