Aslında Meksika Şehri'nde düzenlenen dünya çapındaki basın toplantısı öğlen 12'de başlayacaktı, ancak açılış konuşması biraz gecikti. Adrenalin bağımlıları ve Formula 1 hayranları için bu, sonsuz bir bekleyiş gibiydi. Ama sonunda merakla beklenen "F1" adlı dev prodüksiyonun ekibi sahneye çıktı: Yönetmen Joe Kosinski, yapımcı Jeremy Kleiner, oyuncu Kerry Condon, F1'de zafer için yarışan gelecek vadeden bir pilotu canlandıran Damson Idris ve tabii ki bu sinema dramının başrol oyuncusu Brad Pitt.
Zaten filmin afişinde her şey onun etrafında dönüyor. Üzerinde reklam logolarıyla kaplı beyaz yarış tulumuyla, göğsünde ve yakasında logolar yer alıyor, uzaklara düşünceli bir şekilde bakan Pitt'in alnındaki kırışıklıklar da oldukça etkileyici duruyor. Bir zamanlar Steve McQueen ne kadar karizmatikse Pitt de en az onun kadar ve hatta belki daha da yakışıklı. Şimdi sahnedeyse tamamen farklı bir tarzla çıkıyor izleyicinin karşısına; pembe bir polo tişört ve vanilya sarısı pantolon ile adeta bir dondurmayı andırıyor. Çorapları ve spor ayakkabıları da aynı soluk sarı tonunda. Saçları neredeyse sıfıra vurulmuş, üç günlük sakalı da oldukça kısa. Çenesindeki beyaz tüyler yaşını iyice ortaya çıkarıyor. O sonsuz genç altın çocuk artık 61 yaşında.
Galaya ve filme dair detaylara geçmeden önce Red Bull TV'de izleyebileceğin Formula 1 filmlerini görmek istersen buraya tıkla!
"F1" filmi 27 Haziran'da sinemalarda olacak. Çekimler, SAG-AFTRA grevi nedeniyle bir süreliğine durdurulmuştu; ardından Cannes Film Festivali'nde, Monaco Grand Prix'si ile paralel olarak "güvenli bir bahis" olarak tanıtıldı ama o zamanlar hiçbir şey kesinleşmedi. Ama şimdi film, sadece bizi koltuğa mıhlamakla kalmayacak, aynı zamanda kendimizi direksiyon başındaymış gibi hissettirecek; en azından sunucunun vaadi bu yönde. Brad Pitt'in aktardığına göre, Meksika Şehri'ndeki galada bu his zaten yaşanmış: "Gerçekten, dünkü karşılamalar harikaydı. İnsanlar büyük bir coşku ve heyecan içindeydi. Bizi çok mutlu etti. Bu üç yıllık bir macera oldu ve gerçekten gurur duyuyoruz. Joe'nun yarattığı şey çok gerçek bir deneyim hissi veriyor. O yüzden daha mutlu olamazdık." Brad Pitt'in sağ elinde altın bir mühür yüzük, sol elinin orta parmağında ise daha sade bir yüzük bulunuyor. Boynunda ise parlayan iki altın zincir göze çarpıyor.
Yönetmen Joseph "Joe" Kosinski için -ki kendisi Tom Cruise'un başrolünde yer aldığı ve 1 milyar dolarlık gişe başarısı yakalayan Top Gun: Maverick filmine de imza atmıştı- bu macera Lewis Hamilton'a gönderdiği bir e-postayla başladı. "İletişim bilgileri elimdeydi ve ona, şimdiye kadar çekilmiş en özgün Formula 1 filmini yapmak istediğimi ve bana yardım edip edemeyeceğini sordum." diye hatırlıyor Kosinski. Hamilton'ın coşkulu kabulü ve deneyimi, film projesini son düzlüğe taşımış. "Bu araçların hızını yakalayabilmek için tamamen yeni bir kamera sistemi geliştirmemiz gerekti. Dünya genelindeki gerçek yarışlarda çekim yapabilmek için Formula 1 ile iş birliğine başladık. Ve en önemlisi, gerçekten araba sürebilecek iki oyuncu bulmamız gerekiyordu." Kosinski'ye göre Brad Pitt ve Damson Idris doğuştan gelen oldukça etkileyici sürüş yetenekleri sergilemiş. Brad de çocuk gibi bir gülümsemeyle araya giriyor: "...gerçi biri diğerinden biraz daha hızlı sürüyordu." Seyirciler gülüyor, Pitt küçük bir zafer daha kazanıyor.
Brad Pitt F1 fikrine hemen kapılmış. "Joe'nun, çekimleri gerçek Formula 1 sezonunda yapma ve bizi yarış arabalarına oturtma planını duyunca bir an bile tereddüt etmedim. Bu adeta bir rüyaydı." Pitt, onlarca yıl boyunca motosiklet ya da otomobillerle ilgili bir yarış filmi çekmeye çalıştığını söylüyor. "Bu yüzden çok minnettarım. Çünkü Joe'nun bizi direksiyon başına oturtarak ve F1'in yarış sezonunun tüm ekosistemine (pilotlar, takımlar, her şey) dahil ederek yaşattığı deneyim, tüm kariyerim boyunca yaşadığım hiçbir şeye benzemeyen olağanüstü bir deneyimdi. Bugün size sunduğumuz bu film ve Joe'nun bu çılgın fikri hayata geçirmesi için ona sonsuza kadar minnettar olacağım."
Bu araçların hızını yakalayabilmek için tamamen yeni bir kamera sistemi geliştirmemiz gerekti
Gerçek F1 pistlerinde (Silverstone'dan Zandvoort'a) çekim yapabilmek için Kosinski adeta yeni bir yarış takımı kurmuş; pit alanı, takım patronu ve her şey ile birlikte. Ama fark şu ki, oyuncular bu gerçek pistlerde saatte neredeyse 300 kilometre hızla yarışıyorlardı. Onlar için özel olarak tasarlanan araçlar, F1'e çok benzeyen Formula 2 arabalarıydı. Kosinski'nin amacı, kurmacayı gerçekle mümkün olduğunca örtüştürmekmiş.
"Gerçek bir Formula 1 yarışında olmak kadar etkileyici bir şey yok. O enerjiyi, o kalabalığı, o sesi sahte bir şekilde yaratmak ya da taklit etmek mümkün değil... Bu dünyada geçen bir film yapacaksak, çekimleri de bu yarışlarda gerçekleştirmemiz gerekiyordu." Bu nedenle fikrini F1 başkanı Stefano Domenicali'ye, Brad Pitt'le birlikte sunmuş. Domenicali, Kosinski/Pitt ekibine yeşil ışık yakmış. "Gerçek yarış haftasonlarında, antrenman ve sıralama turları arasında çekimler yaptık." diyor yönetmen basın toplantısında.
O enerjiyi, o kalabalığı, o sesi sahte bir şekilde yaratmak ya da taklit etmek mümkün değil
Brad Pitt için yarış pilotu olmak nasıldı? Sadece üç aylık yoğun eğitimle F4'ten F1'e geçiş yapmak, Red Bull Racing ve benzeri takımların dünyasına bu kadar derinlemesine dalmak nasıl bir deneyimdi? Evet, tanıtım videolarından birinde Brad, yani filmdeki adıyla Sonny, doğrudan takım ismi bile veriyor. "Araca oturup o kuvvetlerle baş etmek (G kuvvetleri, fizik, her şey) taklit edilebilecek bir şey değil." diyor heyecanla gülümseyerek. "Temelde iki yıl boyunca araç sürdük. Hatta keşke her şeyi baştan çekebilseydik diyorum bazen. En sonunda, Damson ve ben neredeyse dayanılmaz pilotlara dönüştük." Pitt'in yüzünde bir gülümseme beliriyor.
Hikâye oldukça sade: Formula 1'in emektar pilotu Sonny Hayes, yıllar önce geçirdiği bir kazanın ardından yarış dünyasına geri dönüyor. Amacı, başarısız bir takımı genç ve umut vadeden bir pilotla birlikte yeniden podyuma taşımak. Ve kendisinin hâlâ formda olduğunu kanıtlamak. Brad'in kask altındaki kırışık yüzü, Joe Kosinski'nin kokpite yerleştirdiği dört kameranın suçuymuş: "Brad'in Silverstone pistinde sürüşe odaklandığını doğrudan görebiliyorsunuz. Oyunculuk yapmıyor, gerçekten o virajlarda aracı pistte tutmaya çalışıyor çünkü orası çok hızlı bir pist." Bu sayede her hafta sonu sadece 20 kişinin yaşadığı bir deneyimi sinemaya taşıyabiliyorlar.
Asfalt ve adrenalin... Brad Pitt için adeta zirvenin zirvesi. "Benim için Formula 1 bir din." diyor ünlü yıldız. "Bu çocukların neler yapabildiği inanılmaz. Hepimiz arka koltukta otururken 'Ben olsam böyle sürerdim' diye düşünürüz ama ne kadar hassas bir iş! Pilotlar bir saat diliminden diğerine geçiyor, virajları alıyor, 5G kuvvetine dayanıyorlar. Hepsi sadece saliselerle birbirinden ayrılıyorlar. Gerçekten etkileyici." Pitt'i sadece tehlike değil, lastiklerin kokusu bile heyecanlandırıyor: "Aşınmaları, asfaltla nasıl kavrayıp kaynaştıkları... Bu eşsiz bir deneyim. Bu ekosistemin içinde kısa bir süreliğine bile olsa birer turist olabilmek... Hayatım boyunca asla unutamayacağım bir şey. Asla!"
Gerçek Formula 1 pilotları da Hollywood'un bu ünlü takımıyla ilgili oldukça meraklıymış. Mercedes pilotu George Russell sete uğramış, Carlos Sainz ise birkaç kez kadraja bile girmiş. Yani sadece Brad Pitt için değil, başkaları için de bir hayal gerçek olmuş.
"Formula 1'in, takımların, takım patronlarının ve pilotların desteği olmasaydı bunların hiçbirini yapamazdık. İlk başta pilot toplantılarına bile katıldık; onlara bu spora duyduğumuz saygıyı ve her şeyi doğru yapmak istediğimizi göstermek istedik. Onları işin içine katmak istedik." Bu süreçte en büyük destekçileri Lewis Hamilton olmuş ve sonunda yapımcı olarak ekibe katılmış. "Ne zaman bir sahne saçma kaçsa ve gerçek Formula 1'de asla olmayacak bir şey olsa, hemen müdahale ederdi." diyor Brad. "Bilgisi gerçekten inanılmaz. Onunla saatler süren toplantılar yaptık, bazen 12 saate varan ve hikâyeyi nasıl geliştirdiğimizi, senaryoyu nasıl yazdığımızı detaylıca anlattık. O da kendi deneyimlerini aktardı. Tüm bu bilgiler filme doğrudan yansıdı. Öyle ki, filmin kurgusu sırasında bile altıncı virajda yanlış vitese geçilip geçilmediğini ya da bir düzlüğün sonunda özel bir yankının duyulması gerekip gerekmediğini bile söyleyebiliyordu. Yarış hakkındaki bilgisi gerçekten inanılmaz. Tam bir cevher, gerçek bir centilmen."
Son olarak Brad Pitt, Meksika Şehri'ndeki sahnede duygusal anlar yaşıyor. Çünkü yere düşen birinin tekrar zirveye çıkışını anlatan bir hikâye bu. "Herkesin kendi hikâyesi, kendi arayışı var." diyor Pitt. "Hepimizin karşısında savaştığı bazı güçler var. Sunny, F1'de geçmiş bir hayat yaşamış ama işler yolunda gitmemiş. Bununla yüzleştiğini sanıyor, hayatını buna göre yapılandırmış ve devam etmiş. Ama hayatta bazen çözülememiş meseleler dönüp dolaşıp karşımıza çıkar ve onları yeniden ele almak zorunda kalırız. Sunny'nin hikâyesi, benim için çok dokunaklı." Yarım saat süren rahat basın toplantısında, o vanilya-çilek dondurması gibi görünen aktörün gözlerinde gerçekten yaşlar olduğu hissine kapılıyorsunuz.
Derin bir nefes, artık sona yaklaşıyoruz. Filmin gösterimi ve basın etkinliği için damalı bayrak zihinlerimizde çoktan sallanıyor. Brad Pitt, son metrelerde seyircileri gerçekten etkiliyor. "Hikâyemizde birçok başka hikâye daha var: Sonuncu sıradaki kaybeden takımın 'Kurallar içinde nasıl savaşabiliriz?' sorusunu sorması. Ya da Damson'ın karakteri: Sporda yolunu bulmaya çalışıyor, büyük bir baskı altında ve elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. Hikâyemizde aynı anda birçok şey oluyor. Tıpkı bir yarış hafta sonunun ardından manşetleri takip ettiğinizde olduğu gibi; her biri farklı bireysel hikâyelerle doludur. Bizim filmimizde de aynı durum var."